Günmak A.Ş.

1974 yılında, Kaliforniya-ABD’de, Bob Taylor & Kurt Listung tarafından kurulan firmada zanaatkârlar, yani el işçiliği ile üretim yapan kişiler, robotik mühendisleri ile birlikte çalışıyorlar.

Robotlu üretime geçmeden önce tüm gitarlar el işçiliği ile yapılıyormuş. El işçiliği ile günde 10 ya da 20 gitar yapabildiklerini söyleyen firma, talep ilk defa günde 100 ve sonra 600 adete çıkınca, el işiyle devam etme imkanı kalmadığını ifade ediyor. Hal böyle olunca artan talebi karşılamak için robotlu üretime geçmeye karar veriliyor ama işin ustalarını da gözden çıkarmadan...

EPSON G3 Scara Robot ile gitarlardaki akustik pikapları üretmeye başladıklarında, robotik mühendislerinden gerçek bir zanaatkâr nasıl olunur ve bu iş el işçiliğiyle nasıl yapılır, öğrenmeleri beklenmiş. Bu sebeple robotik mühendisi bir robotu programlayıp, üretime hazır hale getirmeden önce işin değerine değer katan inceliklerini ve el işçiliği ile işi yapma tekniklerini bizzat ustasıyla çalışarak, gözlemleme fırsatı kazanmış ve ardından bu tekniklere uygun olarak robotu programlamışlar.

Böylece hem üretimde bu işi hala elle yapan ustaları istihdam ederek, zanaatın “ihtiyaç dışı” kalmasının ve kaybolmasının önüne geçmiş, hem de teknolojiyi kullanabilmişler... Kısacası zanaat, teknolojiye kaptırılmadan, robotik otomasyonla ve gelecekle bütünleşivermiş...

Firmanın üretim geliştirme müdürü, “İnsanlara burada çalıştığımı söylediğimde akıllarına iki düşünceden biri geliyor; ya tezgâhın arkasında bir keski ile çırpınan önlüklü bir usta var ya da bir araba montajı yapar gibi çalışan bir üretim hattı... Fakat buraya geldiklerinde, makinelerle birlikte çalışan birçok el işi yapan insanların olduğu gerçek bir evlilik görüyorlar” diyor.

Taylor’dan yola çıkarak, yazının başında sorduğumuz, “Zanaatkârın Olduğu Yerde Robotlu Üretime Yer Yok Mu?” sorusuna geri döndüğümüzde, artık cevabımız, “Neden olmasın?” oluyor.

Tabi, işin arz-talep dengesine bağlı olduğunu göz ardı etmemek gerek... Ama Taylor firmasının EPSON G3 Scara Robot ile gerçekleştirdiği robotik otomasyon ve zanaatın birlikteliği bize umut veriyor...

Ne dersiniz, bizim kültürümüzde var olan ve kaybolmaya yüz tutmuş zanaatlar bir gün robotik otomasyonla harmanlanıp, geleceğe taşınabilir mi?

 

* * *

Taylor, Gitar Üretiminde Neden EPSON G3 SCARA ROBOT’u Tercih Etti?

√ Yüksek hassasiyete sahip bir robot olduğu için,

√ Teach pendant (kumanda) gerektirmeden, bilgisayar üzerinden kolaylıkla programlama yapılabildiği için,

√ Çok fazla çaba gerektirmeden üçüncü parti giriş sistemlerinin entegre edilebilmesine imkan veren esnek programlama diline sahip olduğu için,

√ Ve tabi ona bir şey yapmasını söylediklerinde, her zaman aynı kalitede işi, aynı hassasiyetle, yaptığı için

Robotik, Endüstrileri Nasıl Şekillendiriyor?

 

Profesör Darwin Caldwell İle Söyleşi

İtalyan Teknoloji Enstitüsü

 

Profesör Darwin Caldwell, Epson  Bir- Robot-Kazan Yarışması’nın jüri üyelerinden birisidir.

Robot bilimi ile ilgili 500’den fazla makale yayınlamış uluslararası bir araştırmacı ve akademisyendir.

Halen İtalya’nın Cenova kentindeki İtalyan Teknoloji Enstitüsü’nde Direktör Yardımcısı olarak görev yapmaktadır.

1) Sizi robotik/otomasyonla ilgili tam anlamıyla büyüleyen şey nedir? Sizi bu sektöre ne yönlendirdi?

Çok genç yaşlarından beri sürekli bilim ve teknolojiye ilgi duydum. Üniversitede, muhtemelen o zaman tek olan, robotik kurslarından birini araştırdım. Bazı insanlar makine mühendisliği yapar veya bilgisayar bilimi üzerine çalışırlar ve sonra bu alanda sevdikleri bir konu olarak robotike sürüklenirler. Fakat ben bilinçli olarak robotik alanına girdim.Robotik ve otomasyonun insan hayatını-işleri yapma şeklimizi, hayatı yaşama şeklimizi vb.- değiştireceğine inandım.

2) Hem İngiltere hem de İtalya pazarlarında deneyiminiz olduğu göz önüne alındığında, bu pazarlar arasında gözle görülebilir yaklaşım farklılıkları var mı?

Robotik bilimine ilk başladığımda ve insanlar o alandaki işleri sorduğunda, robotikte her yıl girebileceğiniz sadece bir ya da iki iş vardı.

İnsanlar robotik üzerine okuyabilir ve sonunda bilgisayar bilimi gibi farklı bir iş yapabilirlerdi. Robotikle ilgili bir iş bulmak son derece zordu, hatta imkansızdı. Şimdi, Avrupa’da her gün onlarca iş ilanı verilen ve fırsatları inanılmaz olan üstel bir büyüme var.

İtalya’da çok yüksek sayıda KOBİ bulunuyor ve Avrupa’nın en büyük ikinci üretici ülkesi, fakat bu şirketlerin tanınan bir ismi olmadığı için biz bu firmaları çoğunlukla bilmiyoruz. Aslında KOBİ’lerin robotik uygulama kararlarını daha büyük firmalardan daha hızlı verdiklerini görmek inanılmaz. Finansmana erişim onlar için bir mücadele olabilir, fakat yaklaşımlarında daha fazla esnek olabilirler.

3) Öğrencilerin ilgisinde de üstel bir büyüme oldu mu?

Ders notlarının sayısındaki büyüme, robotik meslek sayısından daha hızlı gelişti. Üniversiteler sektördeki boşlukları dolduracak kişileri eğitmek için insanları işe almaları gerektiğini fark ettiler. Şimdi hemen hemen her büyük üniversite özel bir robotik dersi veriyor.

Avrupa Birliği, dünyadaki en yüksek fon seviyelerinin bazıları ile bu konuda büyük miktarda destek sağlamıştır. Ancak biz araştırma yapmakta ve onu endüstriyle birleştirmekte zorlanıyoruz. Avrupa Birliği, robotik araştırma ve eğitimini finanse etmeye devam ediyor, fakat bizim endüstri uygulamaları ile örtüşen daha fazla girişime ihtiyacımız var.

4) Robot endüstrisinde son 20 yıldaki hangi değişiklikler sizin için özellikle ilgi çekici?

Yirmi yıl önce, endüstriyel robotlar geleneksel üretime odaklandılar ve özellikle otomobil endüstrisinde yaygındılar. 90'ların / 2000'lerin sonunda, robotik sağlık ve ilaç endüstrisine girerek daha hafif ve daha etkileşimli hale geldi. Örneğin, şimdi daha yoğun bir eğitim rejimi elde etmek için terapistler ile birlikte çalışan robotlarla, omurilik rehabilitasyonunda yardımcı olan robotlar var. Bu robotlar, fizyoterapistin bir uzantısı haline geldiler.

Buna paralel olarak, ev robotlarında ve servis robotlarında - eğlence endüstrisindeki robotlarda bile - bir büyüme gördük. Otomobillerde görülen tipteki yardımcı teknoloji, örneğin, park etme, frenleme ve daha fazlası, otonomi ile konfor seviyemizi arttırıyor ve güven ve yakınlığımız arttıkça, hayatımızın her alanında daha fazlasını görmemiz muhtemel.

5) Medyanın robotik konusundaki tutumunun genel algıyı nasıl etkilediğini düşünüyorsunuz?

Yirmi yıl önce, medya robot bilimine karşı oldukça olumluydu, ancak şimdi medyanın bazı alanlarında yapay zekanın tehlikeleri hakkında çok fazla endişe var. Medya, hatta bilimsel dergiler yapay zeka (artificial intelligence)  ve robotik grupların arasındaki farkı tam olarak anlamadan veya açıklamadan gruplandıklarında sinir bozucu oluyor. Bu, yanlış bir izlenim yaratır ve medya bu yönde hareket ederse ve politikacılar bunu bu şekilde anlarsa, robotiklere karşı istenmeyen bir olumsuzluk çağrısı yaratırlar. Robot bilimciler olarak, bu yanlış anlamaları düzeltmek için çalışmak zorundayız. Bu tamamıyla Avrupai bir fenomendir; tıbbi ve sağlık robotları bir istisnadır çünkü bir robot bir doktorun yeteneklerini geliştirdiğinde, bu iyi bir şey olarak görülür. Genel olarak, Asya kültürü robotik tarafından etkilenmiş durumda, ancak Avrupalılar yeni teknoloji konusunda çok daha tutucu.

Robotların insanlardan bazı işler alması oldukça olası, ancak bu kesin değil. Artık ofislerde hiç olmadığı kadar daha fazla insan çalışıyor, ancak fotokopi makineleri, yazıcılar ve bilgisayarlar, çoğu sekreterlik işlerinden de uzaklaştı. Teknoloji ilerliyor, eski işleri değiştiriyor ve yeni işler yaratıyor; bu eğilim tarih boyunca görülebilir.

6) Geleceğe bakmaya değer olduğunu düşündüğünüz belirli bir uygulama veya araştırma alanı var mı?

Afetler veya radyasyon olabilecek tehlikeli ortamlara giren insansı ve centaur robotlara odaklanıyoruz. Ayrıca çiftçilik, ormancılık ve tarım için dörtlü araştırmalar yapıyoruz. Medikal sektörler; rehabilitasyon ve protez çalışmalarının yanı sıra pediatri için de tıbbi robotlarla yapılan çalışmaların odak noktası olmaya devam etmektedir. Genellikle bebek kan damarları çok hassastır, bu yüzden dokularına zarar vermeden kan örnekleri almak için teknoloji geliştirdik. Bu robotlar, bu işlerin yerini almak için tasarlanmamıştır, daha çok sağlık, refah, güvenlik ve verimlilik üzerinde olumlu bir etkiye sahip olacak şekilde çalışanlarla işbirliği yapacaklardır.

7) Epson’un Win-A-Robot yarışmasında ne görmeyi umuyorsunuz?

İnsanların kendi fikirlerini önerebilme fikrini seviyorum. Görmek istediğim, belki de profesyonel robotistlerin asla düşünmediği teknikleri ve uygulamaları öne süren, insanları rekabete sürükleyen bir yaratıcılık. Endüstriyel, sosyal, ev içi veya hizmet uygulamaları için olabilecek yenilikçi fikirler görmek istiyorum. Neredeyse yeni bir endüstriyel niş yaratmak gibi.

8) Robotik hakkında 500'den fazla makale yazdınız - robotiğin sunduğu fırsatlar üzerinde etkili bir şekilde iletişim kurmak ne kadar önemli?

Benim için bu esastır. Robot topluluğu olarak, yalnızca bilimsel bir tarzda değil, medya dostu bir tarzda da iletişim kurmayı öğrenmemiz gerekiyor. Sanırım tıbbi robotların bu kadar iyi karşılanmasının nedeni budur - çünkü insanlar onlarla bağlantı kurabilir ve neden bu robotların önemli olduklarıyla ilgili ilişki kurabilir. İster halk ister bilim topluluğu olsun, kilit işlerimden birini izleyicilere bir fikir satmak olarak görüyorum.

 

Epson Bir Robot Kazan Yarışması Jüri Üyeleri

Eva Kaili, Avrupa Parlamentosu Üyesi Yunanistan SD Delegasyonu Başkanı (Pasok / Elia), Bilim ve Teknoloji Seçenekleri Değerlendirme Kurulu (STOA) Avrupa Parlamentosu Başkanı
Patrick Schwarzkopf,  VDMA Robotik + Otomasyon Genel Müdürü
Profesör Darwin Caldwell, İtalya Cenova'daki İtalyan Teknoloji Enstitüsü Araştırma Direktörü ve Sheffield Üniversitesi, Otomatik Kontrol ve Sistem Mühendisliği Bölümü'nde Profesör.
Dr Imre Paniti, MTA-SZTAKI, Bilgisayar Bilimleri ve Kontrol Enstitüsü, Macar Bilimler Akademisi
Yoshifumi Yoshida, Epson İcra Kurulu Başkanı, daha önce COO, Robotik Çözümler Operasyonları Bölümü

Hobiden Ziyade Bir Çocukluk Tutkusu

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nün ertesinde biz de GÜNMAK A.Ş.’de çalışan kadınlarımızdan birini Çiğdem Çetin’i ve onun hobiden öte çocukluk tutkusu olan biniciliği anlatmak istedik sizlere...

1989, İstanbul doğumlu olan Çiğdem Çetin, 2009 yılında Manisa Celal Bayer Üniversitesi, Dış Ticaret Bölümü’nde okuduktan sonra 2011 yılında Anadolu Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’ne geçmiş. 2014 yılından bu yana GÜNMAK A.Ş.’de satış departmanında çalışan Çiğdem Hanım, Türkiye temsilciliğini yaptığımız markaların ana ürün satışına destek veriyor ve firma yetkilileri ile müşteri ilişkilerinin yürütülmesini sağlıyor.

- İnsanın iş dışında ilgilendiği bir hobisinin olması çok güzel... Farklı hobiler var, sizin hobiniz ise at binmek... Biniciliğe ne zaman ilgi duymaya başladınız?

Aslında bir hobiden ziyade, bir çocukluk tutkusu diyebilirim... İlkokulda yaz tatillerini, memlekette, Afyon’da geçirirdik.

Köydeki akrabalarımızın at arabası vardı. İlk olarak, at arabasına binerek başladım. At arabalarındaki atlar, yük hayvanı olarak adlandırılan eğitimsiz, hırçın ve heybetli atlardı. Bu atlar, sadece sahibini yaklaştırırdı yanlarına... Çocukken atların bu halleri ilgimi çekerdi. Böylelikle ufak ufak denemelere başladım. Ne kadar istesem de ilk başlarda, uzun süre atın yanına yaklaşamadım. Hatta karşımda bazı olumsuz örnekler de vardı. At binmeye çalışırken attan düşen ya da atın kızıp da üstünden attığı insanlar... Sonunda altın kuralı öğrendim ki, önce atla iletişim kurmak, ona kendini tanıtmak ve güvenini kazanmak gerekliymiş.

Her sene köyde geçirdiğim üç aylık tatil, binicilik konusunda tecrübe kazanmama sebep oldu. Üniversiteyi kazanıp, Manisa’ya gidince, hafta içi boş vakitlerimde ya da hafta sonlarında özel bir çiftliğe gitmeye başladım. Şimdi de İstanbul’da hafta sonları mümkün oldukça çiftliğe gitmeye devam ediyorum.

- İsteyen herkes bu hobiyle ilgilenebilir mi? Bugüne kadar hiç at binmemiş biri mesela, ben merak ediyorum dese, yapabilir mi?

At binmek kolay bir iş, diyemeyeceğim. Diğer hobilerden biraz farklı... Sadece işin tekniğini öğrenmek, yetmeyebilir. Çünkü at, canlı, hisleri kuvvetli ve hassas bir hayvandır. Her şeyden önce binicisini tanır. At, binicinin tecrübesiz olduğunu ya da korktuğunu hissederse, kendisine yön vermesine izin vermez, biniciyi dinlemez, hatta en iyi ihtimalle hareket bile etmeyebilir. Bunun dışında at üstünde dengede durmak önemlidir. Hiç at binmemiş biri tek başına zaten binemez. Binecekse eğer, çok cesaretli olması gerekir. Ancak bilen kişilerin eşlik etmesiyle beraber isteyen herkes tabi ki eğitimli, uysal bir ata binebilir.

Hayvanları, atları seven herkes bu hobi ile ilgilenebilir. Biraz cesaretli olmak, hemen pes etmemek ve hâkimiyetin sen de olduğu izlenimini yaratmak önemli. Püf noktası, sen atı yönlendirmelisin, o seni değil...

- Hafta sonları çiftliğe gittiğinizi söylediniz. Hafta sonlarını verimli ve keyifli geçirmek için ideal bir aktivite diyebilir miyiz? Hem vakit geçirmek hem de öğrenmek için ne kadar zaman ayırmak gerekli sizce?

Atları seviyorsanız ve biniciliğe ilgi duyuyorsanız, kesinlikle ideal... Çiftliklerdeki atlar, eğitimli. Biliyorsanız, kendiniz at sürebileceğiniz gibi, yeni başlayanlar için size eşlik eden, yönlendiriciler de var. Yalnız fazla binmek yorucu olabilir. Bu sebeple ilk etapta 20 dakika ayırmak, yeterli olacaktır. Dinlendikten sonra, isteyen tekrar binebilir.

- Binicilik öğrenmek isteyenler için kurslar da var. Siz, kursa gittiniz mi? Bu kurslardaki eğitimler, yeterli mi?

Ben profesyonel bir eğitim almadım. Dediğim gibi çocukluk döneminde başlayan bir merak ve ilgiydi. Tecrübe etmek için yeterli zamanım oldu. Bunun dışında gittiğim çiftliklerdeki seyislerin tecrübelerine kulak verdim.

Binicilik kursları var, hiç bilmeyenler için tercih edilebilir. Yeterliliklerini bilemiyorum ama işin tekniğini öğretiyorlardır, diye düşünüyorum. Fakat kursa gidip, öğrenemeyen insanlar da var. Bence sadece kursa gitmiş olmak yetmez, bu kişinin öğrenmeyi ne kadar istediğiyle, tutkuyla ve en önemlisi atları sevmesiyle alakalı bir şey.

- Peki, yıl içinde düzenlenen etkinlikler var mı? Siz bir etkinliğe katıldınız mı?

Yıl içinde düzenlenen binicilik yarışları oluyor. Şahsen hiç yarışa katılmadım ama mümkün olduğunca izlemeye gidiyorum. Yarışları izlemekten büyük keyif alırım.

- Binicilik deyince akla jokeylik geliyor. Türkiye’de kadın jokeyler var mı?

Var. Bildiğim kadarıyla Türkiye’nin ilk kadın jokeyi Zülfiye Bulut. 25 yıl boyunca jokeylik yapmış. 1989’da lisansını almış ve katılığı yarışlarda, elde ettiği birincilikleri de var. Şu an aktif olarak jokeylik yapmıyor, Almanya’da idman antrenörlüğü yapıyormuş. Onun da atlara olan ilgisi 6 yaşında başlamış.

- Son olarak, atlarla ilgili söylemek istediğiniz ya da eklemek istediğiniz başka bir konu var mı?

Atlar, köpeklerden sonra en sadık hayvanlardır. Atlarla, insanların dostlukları paha biçilmezdir. Terbiye edilebilirler. Evcil atlar hiçbir zaman sahiplerini terk etmezler. Evcil olanları olduğu gibi yabani olanları da var. Hatta Afyon’da bir keresinde, yabani bir atı, eyeri ve başlığı olmadan, sadece iletişim kurarak, yelesinden tutarak binmiştim.

Aynı zamanda atçılık, binicilik ata sporumuzdur. Türk mitolojisinin baş konularındadır. Bir atın sahibi ölünce Türkler, cenaze törenine onu atını da getirirmiş. Sultan IV. Murat’ın üç ünlü atı, eyerleri ters bağlanmış olarak, tabutunun arkasında yürütülmüş. Bu gibi bilgileri ve daha fazlasını okuyup, öğrendikçe daha çok bağlandım atlara.

Bir de, atla tek yürek olup, dörtnala koşma keyfine varmak! Son derece keyifli... İlgi duyan herkese denemesini tavsiye ederim.

***

Binicilikle ilgili verdiği bilgiler için biz de Çiğdem Hanım’a teşekkür ederiz.

8 Mart’ın ertesinde kendisiyle yaptığımız bu keyifli röportajı, toplumda üreten kadınlar olarak, emek veren, değer yaratan GÜNMAK A.Ş.‘de çalışan kadınlarımıza ve tüm kadınlara armağan ediyoruz...
Bu dünya kadınlar ve erkekler omuz omuza olduğunda daha güzel ve daha adil...

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günümüz Kutlu Olsun!

Sevgilerle,

Aslıhan Özdemir / Pazarlama Müdürü / GÜNMAK A.Ş.

Epson Robotlar ile

Akustik Gitar Üretimi

Epson Robots, Taylor Guitars'in dünya standartlarında gitar üretmelerine yardımcı olmak için hassasiyet, güvenilirlik ve en son teknolojiyi sunuyor. Bu ünlü gitarların üretiminde el işçiliği ve teknoloji yan yana...

 

Pencere ve Kapı Üreticileri İçin
ARO Montaj & Finishing Ekipmanları

ARO Montaj Çözümleri İle Daha Fazla Üretkenlik

Dünyaca bilinen ve 85 yıldan fazla süredir, pompa üreticisi olan ARO, pencere ve kapı üreticilerine çeşitli çözümler sunmaktadır.

Üretkenlik: ARO pistonlu pompalar, sınıfının en iyisi deplasman/strok uzunluğu ile çoklu dozaj noktaları için merkezi bir tedarik istasyonu sunar.

Patentli hava valfi ile ARO diyaframlı pompalarda transfer ya da finishing  prosesi sırasında durma sebebiyle oluşabilecek aksaklıkları ortadan kaldırır ve tutarlı çalışma sağlar.

Güvenlik: Pnömatik olarak çalıştırılan pistonlu ve diyaframlı pompaların her ikisi de kıvılcım potansiyelini elimine etmek için Exproof özelliğe sahip olup tehlikesiz bir ortamın sağlanmasına yardımcı olur.

Aşırı basınca dayanıklı olmayan kompozit tabancalardan farklı olarak, ARO endüstriyel dozaj tabancaları,
yüksek basınçlı yapıştırıcılar için tasarlanmıştır.

Maliyet/ Atık Azaltımı: ARO pistonlu pompalar, kova ve varil ambalajlar için kullanılabilir, bu da yapıştırıcıların toplu olarak ekonomik fiyatlarla satın alınmasını sağlar ve boş tüplerin/kartuşların tekrar eden atıklarını ortadan kaldırır.

YAPIŞTIRICI DOZAJI İÇİN ARO PİSTONLU POMPALAR

■ Derz/birleştirme bölgelerindeki sızdırmazlık uygulamalarında ve pencere sırlamasında kullanılan yapıştırıcı ve silikonlar için idealdir.

■ Endüstriyel eğilimlere bağlı olan malzeme değişimlerini karşılamak amacıyla çeşitli basınç oranlarında ve konfigürasyonlarında sunulur.

■ Kolay entegrasyon için kova, varil, duvara monte ve zemine monte gibi farklı konfigürasyonları mevcuttur.

KOMPLE FINISHING ÜNİTELERİ İÇİN ARO DİYAFRAMLI POMPALAR

■ Çeşitli boya, cila ve kaplama malzemeleri ile kullanılabilir.

■ 2 lt/dk ile 1041 lt/dk arası akış hızları ve çok geniş metalik ve metalik olmayan yapı malzemeleri ile yüksek esneklik sunar.

■ Patentli hava valfi kullanımı ile duraksama  yapmadan çalışma sağlar.

■ Vidalı bağlantı yapısı ile güvenilirlik sunar.

■ Düşük hava tüketimi ile popüler modeller arasında, sınıfının en verimlisidir.

MONTAJ ÇÖZÜMLERİ İÇİN ALETLER

1. Ayarlanabilir (shut-off) tornavidalar

2. Ayarlanabilir kavramalı (cushion clutch) tornavidalar

3. Pozitif  kavramalı tornavidalar

4. Darbeli tornavidalar

7.Sayı Mart 2019

Zanaatkârın Olduğu Yerde Robotlu Üretime Yer Yok Mu?

Konunun özünü iyi anlamak için zanaat nedir, zanaatkâr kimdir diye sorduk kendimize...

Zanaat el ustalığı isteyen işler demek,  zanaatkâr ise zanaat ile uğraşan kimse... Yani zanaatkârın işi el becerisine dayalı olarak, araç gereç üretmek ...

Günümüzde hâlâ devam eden zanaatlar var... Fakat birçoğu da teknolojik gelişimle birlikte yok olup gitmiş... Bu durumda, “sahip olduğumuz bu becerileri teknolojiye kaptırıp, bir kültür mirasını mı kaybediyoruz”, “teknolojinin bize kaybettirdiklerine mi yoksa kazandırdıklarına mı odaklanmalıyız” gibi sorular geliyor insanın aklına... En mühim soru ise hem zanaatı devam ettirip hem de teknolojik gelişime ayak uyduramaz mıyız?

Dawe Matthews, Taylor Swift, Tony Lomi, Jason Mraz, Daryl Hall, John Oates ve Zac Brown gibi birçok ünlü tarafından kullanılan ve müzikle ilgilenenlerin yakından tanıdığı, akustik gitar üreten Taylor firması ikisini birlikte yürütmeyi başarmış firmalardan...

Einstein Gibi Düşünmek!

‘60 Dakikam Olsa, 55 Dakikasını Düşünmek, 5 Dakikasını Aksiyon Almak İçin Kullanırdım.’